FOÇA VE EYLÜL
Hasan Eser / Ege Hakimiyet Gazetesi
Her mevsim bir başka güzeldir Foça…
Doğduğum ay diye söylemiyorum; ben en çok Eylül ayını severim Foça’da…
Zira Foça Eylül ayında ne çok kalabalıktır ne de çok sessiz…
Havası ne çok sıcaktır, ne de çok rüzgarlı…
Güneşin batışı, denizin mavisi, küçük denizde ki balıkçı sandalları, eski taş evleri daha bir güzel görünür Eylül ayında insanın gözüne…
Huzur ve mutluluğun tek adresidir Eylül ayında Foça…
Ezcümle; Eylül ayında tam bir aşk havası hakimdir Foça’ya…
Amma ve lakin binin yarısı beş yüz oda bende yok! İnşallah bir daha ki Eylül’e…
FOÇA VE SAĞLIK
Her ne kadar televizyon dünyasının duayen isimlerinden olan bir büyüğümüz; “1970’li yılların televizyonculuğunu yapıyorsunuz” diyerek, kanalımızı eleştirse de; Kanal 35 Ege’de sokağın nabzını tutmaya devam ediyor.
35 Haber Muhabirleri her hafta belirledikleri bir konu üzerinden vatandaşa mikrofon uzatıyor.
Kentsel ve toplumsal sorunlar birinci ağızdan gündeme getiriliyor.Sorunların çözümüne yönelik birbirinden ilginç önerilerde ortaya çıkıyor.
Bende Kanal 35 Muhabiri olarak ‘Sokağın Nabzı’ programına katkı koyanlardanım…
Foçalı vatandaşlar, yaklaşık 3 aydır her hafta sorunlarını ve beklentilerini Kanal 35 aracılığı ile duyurma şansını yakalıyor.
Foça’da çektiğimiz en son programda da; “Foça’da sağlık hizmetleri yeterli mi?” diye sorduk vatandaşlara…
Tabir yerindeyse; bir dokunduk bin ah işittik… Amacımız bağcıyı dövmek değil üzüm yemek…
2002 Yılından bugüne bir çok alanda olduğu gibi sağlık alanında da devrim niteliğinde atılan adımları hiç kimse görmezden gelemez…
Lakin bir gazeteci değil, Foça’da yaşayan bir vatandaş olarak ifade etmek isterim ki; Foça modern sağlık hizmetlerinden yeterince nasibini alamayan bir ilçedir maalesef…
Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra; “Yeni Türkiye” parolasıyla kendisine hedef koyan Türkiye’ye yakışmıyor Foça’da ki tablo…
Foça Türkiye’nin batıya açılan kapılarından bir tanesidir. Foça Devlet Hastanesi’nin gerek yapı, gerek ekipman, gerekse personel olarak yetersizliği sağlıkta devrim yaşayan Türkiye’nin çürük dişi gibi görülüyor.
Buradan Sağlık Bakanı Sayın Mehmet Müezzinoğlu’na sesleniyorum; Sayın Bakanım Foça halkı CHP’ye oy verdiği için cezalandırıldığını düşünüyor.
Ben ise iktidarın Türkiye’nin dört bir tarafına da eşit hizmet götürdüğüne ve Foça’ya Türkiye’nin en modern balıkçı barınağını inşa eden Ulaştırma Bakanlığı gibi Sağlık Bakanlığı’nın da ilçemize en kısa sürede tam teşekküllü bir Devlet Hastanesi kazandıracağına inanıyorum.
SON SALTANAT ERTUĞRUL
Ne demiş Yahudi tüccar; 10 Lira sermayem varsa 8’ini reklama yatırırım…
Gerçektende hemen her konuda reklamın toplumu etkileme noktasında ki önemi tartışılmaz…
Örneğin bir zamanlar Kurtlar Vadisi dizisinde Aslan Akbey’in, Polat Alemdar’ın, İskender Büyük’ün senaryo gereği okuduğu kitapların satışında patlama yaşanmıştı… (ben buna reklam içinde reklam diyorum)
Diyelim ki muhteşem bir kitap yazdınız. Eserleri ülke genelinde sürekli takip edilen çok ünlü bir yazarda değilsiniz.Bütçeniz olmadığı içinde kitabınızı billboardlarda, televizyon ve gazete reklamlarında tanıtma şanısınız yok!
Hal böyle olunca tek şansınız okurlarınızın kitabınızı çevresinde ki insanlara tavsiye etmesi…
İşte bende bu nedenle ünlü yazarların kitaplarını veya aşırı reklamı yapılan kitapları okumak yerine arkadaşlarımın tavsiye ettiği kitapları okumayı tercih ederim…
Bazen de kitapçıya gider yazarını bile tanımadığım rastgele kitaplar seçerim... Bu şekilde bazen absürt kitaplar satın almış olurum ama… ne yalan söyleyeyim genelde pişman olmam!
Çünkü bu sayede bugüne kadar birbirinden güzel eserler okuma fırsatını buldum…
İşte o eserlerden biride; Sayın Yasemin Bülbül’ün kaleme aldığı; ‘Son Saltanat Ertuğrul’ isimli romanıdır.
Tesadüfen satın aldığım ‘Son Saltanat Ertuğrul’ isimli kitap bundan 125 yıl önce Türk ve Japon dostluğunu pekiştirmek ve güçlendirmek adına Sultan ikinci Abdülhamid’in Japonya’ya gönderdiği Ertuğrul Fırkateyni’nin facia ile noktalanan yolcuğunu konu alıyor.
Tarihe Ertuğrul Faciası olarak geçen bir olayı roman tadında anlatan Sayın Bübül’ün kitabı bugüne kadar okuduğum realist romanlar arasında ilk 3’ün arasındadır.
Sayın Bülbül, bu romanında Ertuğrul’un yolcuğunu anlatmıyor, adeta yaşatıyor.
Son Saltanat Ertuğrul, insanı zaman tünelinde yolculuğa çıkarıyor.
Okurken, 125 yıl önce okyanus’un masmavi suları üzerinde bir kuğu gibi süzülen Ertuğrul’un güvertesinde buluveriyorsunuz kendinizi…
Son derece akıcı bir üslupla aktarılan yolculuğun hikayesini okurken kitabı elinizden bırakmanız olanaksız.Çünkü sayfaları sizi adeta içine çekiyor ve sürüklüyor.Israrla tüm okurlarıma tavsiye ederim, mutlaka okumalısınız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.