KÖPRÜDEN GEÇTİ MUHALEFET...
Engin Civan / Yeni Vizyon Gazetesi
Ülke referanduma gidiyor.
Millet 50-50 bölünmüş…
Yüzde 50’lik kısım ülkede 'iktidar sorunu' olduğunu düşünüyor.
Diğer yüzde 50’de iktidar sorunu olmadığına inanmış, aksine daha güçlü lider istiyor.
Bir siyasi sistem olarak demokrasi kökünden sorgulanıyor.
Halbuki yüzde 50’lik kısım “ülkede iktidar sorunu var” derken diğer yüzde 50’de ülkede 'muhalefet sorunu' olduğunu telaffuz etse; daha sağlıklı demokratik bünyeye kavuşacağımıza eminim.
Kısacası 'iktidar sorunu' varsa bir o kadar da 'muhalefet sorunu' var Türkiye'de.
Önce bunun teşhisini koymamız gerek.
İktidar sorunu olduğu konusunda yeterince yazan çizen var.
Bugün ben farklı davranıp muhalefet sorununu ele alacağım.
Bu sorunu ele alırken genel 'cart-curt' eleştirilerle değil spesifik bir projeyle konuyu irdelemek niyetindeyim.
Başlıktan da anlayacağınız gibi şu köprü meselesiyle.
Neden mi köprüler, çünkü bugünlerde sosyal medyada eleştiriler bir hayli kabardı.
Yap-İşlet Devret ( YİD ) Modeli Olarak Köprüler.
Önce şunu hatırlatmakta fayda var;
Bu coğrafyada insanlar tasarruf etmez günü yaşar.
Çoğu zamanda imkanlarının ötesinde yaşar.
Birikim yapmama kültürü yeni bir durum değildir, yüzyıllardır süre gelen toplumsal alışkanlıktır.
Sonuç olarak…
“Kefenin cebi yok” , “Boğulacaksan büyük denizde boğul”, “Ya tutarsa” gibi özdeyişler harcamayı özellikle de gösterişli harcamayı teşvik eden kültürün ürünleridir.
Bu girizgahı neden yaptım biliyor musunuz?
Tasarruf yapamayan bir ülkede büyük projeleri gerçekleştirmek zordur.
Finansmanını bulmak neredeyse imkansızdır.
Hele hele yerli özel sektörün bu yükü kaldırması hayaldir.
Gelelim Son 3 Köprüye…
Boğaz'da yapılan yeni köprü, İzmit körfezine yapılan köprü ve temeli atılan Çanakkale köprüleri geçiş garantisi miktarından dolayı büyük eleştiri alıyor.
'Soğan gibi soyma, saçı bitmemiş yetim' ve benzeri folklorik klişe eleştiriler sosyal medyada geniş yankı buluyor.
Dikkat ederseniz her 3 köprüyü yapan müteahhitler yapım için gerekli finansmanı kendileri bulamadıklarından yanlarına birer yabancı ortak almışlar.
Asma köprü inşaatında en büyük maliyet kalemi köprü için kullanılacak kalitede çelik kalemidir.
Yabancı yatırımcılar da kendi ülkelerinin devlet kuruluşlarından aldıkları destekle kendi çeliklerini getirir.
Doğal olarak yabancılar bu risklerin altına girerken paralarının karşılıklarını nasıl alacaklarını merak ederler.
Cennet Türkiye'nin kaşına gözüne bakarak bu paraları burada toprağa gömmezler.
Kısacası bir gelir garantisi isterler.
Bu gelir garantisini verecek yegane kurum da devletin ilgili kurumudur.
Açık anlatımıyla bütçesinde milyar dolarlık projeler için parası olmayan Türkiye YİD modeliyle hızlandırılmış şekilde mega projeleri hayata geçirmeye çalışmaktadır.
Geçiş Ücreti ve Süre
Köprüyü yapıp işletenler topladıkları gelirle kullanılan kredileri +faizinin ödemek zorundadır.
Eğer beklenen gelir gerçekleşmezse farkı, bu varlığı bir süre sonra ele geçirecek olan devlet kapatır.
Burada kritik nokta proje yapılırken maliyetlerin gerçekçi olup olmadığıdır.
Örneğin kullanılan çelik dünyadaki emsallerinin fiyatına yakın mı, tedarik edilmiştir? Öncelikli olarak buna bakmak gerekir.
Ayrıca…
Geçiş ücretleri esnek midir buna da bakmak gerekir.
Yani gelir arttıkça ücretler düşecek mi bunu irdelemek gerekir.
Talep patlarsa 'eşik hasılatın' üstünde hasılat paylaşımında devletin yüzdesi ne olacak buna bakmak gerekir.
Esnaf Hesabı Yapmak Kolay
Şimdi gelin ‘İzmit Köprüsü’nü birlikte ele alalım.
Evet, geliri şu anda tahminlerin altında fakat otoyollar henüz bitmedi ve İzmir'e ulaşmadı.
Bu bağlamda gerçek talep yakalanmadı.
Bir altyapı tesisi, özellikle asma köprü ekonomik doğayı değiştirdiği için o bölgenin pazara entegrasyonu zaman içinde beklenmedik mertebelere çıkabilir.
O bölgenin arazilerinden yaratılan rantın vergi geliri beklenmedik büyüklüklere ulaşabilir.
Bu ve benzeri hiç hesapta olmayan monetizasyonlar devletin kasasına büyük irat sağlayabilir.
Köprü konusu beklenmedik sosyo-ekonomik etki açısından ilginçtir.
Konu kutsal kitaplara Tanrı'nın kelamı olarak bile geçmiştir: "Sen köprüyü yap nasıl olsa geçerler"
Şimdilerde her vatandaş doğuştan girişimci ya, hani üç Türk bir restorana gider.
“Kaç masa var, yemekler kaça, her masayı günde kaç defa çeviriyor” şeklinde geliri kar sanarak bakkal hesabı yapar.
Yetmez! üzerine bir de “Abi adam parayı götürüyor" yorumunu yapar ve yediği yemeğin lezzetini almaz.
İşte bizim köprü eleştirileri de bu hale dönüştü.
Hesaplar Çok Yönlü
Merak ettim girdim baktım.
İzmit Körfez köprüsü işletme süresi 13 yıl.
Yaşım müsait. Birinci Boğaz köprüsünün açılışını hatırlıyorum köprü tartışmasını da…
Aradan 44 sene geçti o köprü hala para basıyor.
İzmit köprüsü 13 yıl sonra tamamen devletin eline geçiyor.
Emin olun Türkiye bunu kendi tasarrufuyla yapmaya kalksa 13 senede bir kazma vurulmazdı!
Çünkü devlet babadan büyük beklentisi olan necip halkımızın taleplerinden dolayı bu projeye 3 milyar dolar tahsis edilemezdi.
…Ve yine emin olun, erken emeklilik, düşük emlak vergisi beyannamesi vs dahil her türlü ulufeyi devletten anasının ak sütü gibi tahsil eden vatandaşlar arasında geçiş ücreti konusunda koroya dahil olanların sayısı hiç de az değil.
Girdim baktım.Çanakkale köprüsü ihalesini kazanan yerli-yabancı ortaklık 14 sene vermiş.
Yani açıldıktan 14 sene sonra o köprü de devletin kasasına giriyor.
Tekrar ediyorum yapım maliyetleri çok önemli, köprüler bağlantılarıyla beraber tam kapasite çalışmaya başlayınca yaratacakları pozitif dışsallıklar çok önemli…
Ama hepsinden önemlisi 'Köprüden Geçen Muhalefet'
Efsane halk ozanının söylediği gibi:
Sen Benden Geçtin Ama,
Ben Senden Geçemiyom...
Halden Bilmez Diloy Loy,
Söz Anlamaz Ne Fayda
İşte alın size; Türk demokrasisinde zuhur eden 'Muhalefet Sorunu'na spesifik bir örnek.