MEMO-KRASİ
Engin Civan / Yeni Vizyon Gazetesi
Batı demokrasisi dışında başka bir temsil sistemi anlayışı var mı, yok mu?
Eğer varsa, bu sistem nedir?
Özellikle Erdoğan ve Putin'e yönelik Batı kaynaklı ya da Batı kriterlerinle göre yapılan eleştiriler neden bu liderlerin iktidarını değiştiremiyor?
Bu liderlerin iddia edildiği gibi demokratik yönetimden uzaklaşıp keyfi yönetimleri mi söz konusu?
Yoksa göremediğimiz başka faktörler mi var?
Putin:
Putin’in çizdiği tablo Rusya’ya onurunu iade eden lider görünümünde.
Küresel oyunda eskisi kadar olmasa da yavaş, yavaş yerini almakta.
Soğuk Savaşı kaybeden Rusların incinen onurlarını tedavi etti.
Devlet başkanı oldu, kendi adamını başbakan yaptı.
Anayasaya uygun olsun diyerek gitti başbakan oldu, döndü tekrar devlet başkanı oldu.
Sovyetler çökünce Batı, Marksizm-Komünizm ideolojisinin yetersizliğini vurguladı.
Belki doğru bir teşhisti fakat üzerinde durulmayan başka bir faktör daha vardı.
Sovyet sisteminin aksamasında halkı bezdiren nedenlerin başında dağıtım kanallarının mafya tabir edeceğimiz çetelerin denetiminde olmasıydı.
Putin devlet içindeki ve toplumda çöreklenmiş tüm çetelerin sonunu getirdi.
Kendisini en büyük ‘Baba’ ilan etti ve sokakta asayişi sağladı.
Günlük yaşamdaki belirsizlikleri ve kaosu bitirdi.
Sıradan vatandaş için özgür medya, ifade özgürlüğü, insan hakları gibi soyut kavramlar farkında olmadan buharlaştı.
Bu kavramlar buharlaştı ama sokaktaki adamında fazla umuruna gelmedi.
İç politikada etnik Çeçenlerin terör girişimleri, dış politikada Rusya’nın Ukrayna üzerindeki tarihsel emelleri, Putin’in yönetimde elini güçlendirdi.
Putin Gerekirse ’mikro –management’ yapıyor, halk tarafından destekleniyor ve seçiliyor.
Erdoğan:
Mazlumların temsilcisi olarak siyasete girdi.
Soğuk Savaş sonrası dünya gerçeklerini doğru okuyamayan askeri ve sivil bürokrasinin ataletinden yaralanıp yönetime tüm ağırlığını koydu.
Gümrük duvarları arkasında ergenlik çağını geçirmiş yerli sermayede durumu fark edemeyenler kervanına katılınca, Erdoğan 14 senedir seçimleri kazanmaya devam ediyor.
Putin gibi o da yanına din adamlarını alarak kamuoyunun karşısına çıkıyor.
Erdoğan’da çetelere ve mafyaya son verdi.
Erdoğan’da sokağa sükunet getirdi. Her ikisi de medya ve protestoculara karşı taviz vermiyor hatta oldukça sert davranıyor.
Hem Erdoğan hem Putin özellikle toplumun en alt kesimlerinin ekonomik refahını gözle gözüken ölçüde arttırdı.
Her iki liderde geçmişte kalan iki imparatorluğun külleri üzerine inşa edilmiş siyasal yapılanmanın tepesinde oturuyor.
Özellikle Türkiye’de, özgürlüklerin savunucusu olması gereken medya, Abdulhamid zamanında atılan tohumlarının DNA’sından dolayı, sabıkası kalabalık bir kurum.
Sabıka dosyası kalın medya doğal olarak lider Erdoğan’ın hedefinde.
Osmanlı’dan bu yana hem iktidara hem muhalefete oynamış kurum olarak medya toplumu kontrol etme savaşlarının vazgeçilmez alanı.
Türkiye'de 90lı yıllarda gerçek anlamda özgür ve bağımsız olması gereken iki kurum, Medya ve Hukuk çetelerin elinde geçmişti.
Bugün kopan yaygaranın altında bu gerçek yatmakta.
Sloganlaşmış 'Özgür Medya' ve 'Bağımsız Hukuk' savunması doğru fakat güncel feveran arkası boş klişeler olarak post darbe Türkiye'sinde tank seslerine karıştı.
Artık Dişler Protez
' Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar' mısrasında adı geçen medeniyet Batı medeniyetidir ve Türkiye'nin 200 yıllık Batılılaşma serüveninin ironik eleştirisidir.
Şunu rahatlıkla söyleyebilirim. Batı'nın artık tek dişi bile kalmadı.
ABD'de, yani hür dünyanın liderinde, seçimler tamamen bir ' Big Para Big Medya' tiyatrosu.
Para konuşuyor oyuncular döner kapıdan dolanıp duruyor.
Batı Avrupa ayrı bir felaket. Yaşlanan nüfus ve vaz geçilmeyen sosyal haklar AB'nin belini kırmış vaziyette.
Sizin anılacağınız tek dişten vazgeçtim artık tüm dişler takma.