MESAJI ALMAK İÇİN YÜZDE 50 YETERLİ DEĞİL Mİ?
Hasan Eser / Yeni Vizyon Gazetesi
Hayat ya da yazılı tarih, kaptanın uçsuz bucaksız denizlerde dalgalarla nasıl boğuştuğu ile değil, gemiyi limana getirip getiremediğinle ilgilenir.
Bir başka deyişle; ‘gemisini yüzdüren kaptandır.’
Malumunuz Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın halk tarafından Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra, AK Parti’nin dolayısıyla ülkemizin dümenine Başbakan Ahmet Davutoğlu geçti.
Davutoğlu, daha ilk seferinde ciddi bir fırtınaya yakalandı. Az kalsın gemiyi batırabilirdi ama batırmadı…
Gemi, Davutoğlu’nun kaptanlığında batmadı ama…7 Haziran seçimlerinde deyim yerindeyse karaya oturdu.
AK Parti, yaşadığı bu faciayı Erdoğan gibi usta bir siyasetçinin kılavuz kaptanlığıyla atlattı…
Her ne kadar bu konuda çok eleştiri alıyor olsa da, Davutoğlu’nun en büyük şansı Erdoğan’dır.
Arkasında Erdoğan gibi taktik ve stratejisini belirleyen bir güç olduktan sonra Davutoğlu’nun sırtı kolay kolay yere gelmez.
Evet, AK Parti 7 Haziran da büyük bir fırtınaya yakalanmıştı. Ancak, Davutoğlu yaklaşık 5 ay süren fırtınayı kayıpsız bir şekilde atlatarak, 1 Kasım da gemisini limana sağ salim getirmeyi başardı. Bu saatten sonrada bize de tebrik etmek düşer.
ÜMMETÇİ POLİTİKA
Ne yalan söyleyeyim inanılır gibi değil…
İsmi; ‘ Türkiye Büyük Millet Meclisi’ olan parlamento da Türk milliyetçiliğini savunan MHP’nin vekil sayısı 40, Kürt realitesini savunan HDP’nin ise 59…
On yıllardır azınlık edebiyatı yapan kürt vatandaşlarımız acaba 1 Kasım da ortaya çıkan bu son tablonun farkında mı?
Ne yapalım şimdi biz mi çıkıp isyan edelim azınlıktayız diye?
Elbette hayır, ama artık yeter!
Türkiye Cumhuriyeti’nin bir ulus devleti olduğu kabul edilmesi gereken bir gerçektir. Ancak, bu coğrafyanın köklerine indiğinizde, karşınıza ümmetçi bir anlayışla 624 yıl hüküm sürmüş Osmanlı çıkacaktır.
Günümüzde AK Parti’nin MHP ve HDP gibi diğer siyasi partilere göre çok daha başarılı olmasının sebebi de; Osmanlı’nın o ümmetçi politikasını şiar edinmesi değil midir?
Türk siyasetinde başarılı olmak için toplumun tamamını kucaklayabilmek elzemdir.
AK Parti Türkiye’de; Turgut Özal’ın 4 eğilim üzerine kurduğu Anavatan Partisi’nden sonra toplumun tamamını kucaklamayı başarabilen yegâne partidir.
Örneğin bölgesel ve marjinal bir parti olan HDP’de bir önceki seçimde Türkiyelileşme projesini uygulamıştı. Hiç kuşkusuz HDP’nin 7 Haziran da elde ettiği başarının altında yatan gerçek buydu.
Ancak HDP aynı rolü 1 Kasım seçimlerinde sürdüremedi. Bırakın Türkiye'nin genelini bir kenara, kendisini var eden bölge halkını bile etrafında toparlayamadı bu sefer HDP…
Özellikle 7 Haziran sonrası terör örgütüne karşı net bir tavır koyamayan HDP’ye hak ettiği yenilgiyi yine kendi tabanı verdi.
HDP, 1 Kasım seçimlerinden ders çıkarabildi mi? bilmiyorum ama… Kürt vatandaşların 7 Haziran sonrası yaşanan süreçten çok büyük dersler çıkardığına yürekten inanıyorum. Zira 1 Kasım da ortaya çıkan tablo bu inancımın somut göstergesidir.
MHP NEDEN KAYBEDİYOR?
Dürüst, ahlaklı, beyefendi ve bilge kişiliğiyle Türk siyasetinin gelmiş geçmiş en önemli isimlerinden biridir Devlet Bahçeli…
Ancak iyi insan olmak, bazen iyi siyasetçi olmaya yetmiyor. Çünkü siyaset satrançtan farksız bir akıl oyunudur.
Tıpkı satranç gibi siyasetin de kuralları vardır, hamleler önemlidir ve doğru zamanda doğru hamleler yapmadığınız takdirde mat olmanız kaçınılmazdır.
2011, 2014 ve 7 Haziran seçimlerinde oyunu MHP’den yana kullanmış bir seçmen olarak altını çiziyorum.
Meral Akşener gibi güçlü ve marka bir ismin kadro dışı bırakılması kabul edilebilir siyasi bir hamle değildi…
Yine Sinan Oğan ve Tuğrul Türkeş gibi isimlerin tabir yerindeyse siyaseten aforoz edilmesi ise adeta akıllara durgunluk veren bir hamleydi…Milliyetçiliğinden ve ülkücülüğünden hiç kimsenin zinhar şüphe duymayacağı Müsavat Dervişoğlu’nun sanki üvey evlatmış gibi muamele görmesi belki de sonun başlangıcıydı
Türk siyasetinin fenomen isimlerinden olan Müsavat Dervişoğlu’na yapılanları hiçbir zaman içine sindiremedi sevenleri…
7 Haziran seçimlerinde bileklerinin hakkıyla milletvekili seçilerek MHP'nin İzmir'de ki vekil sayısını dörde çıkaran Murat Koç ve Aslan Savaşan’da 1 Kasım da ödüllendirilmek yerine adeta cezalandırıldı. Bu iki önemli ismi 1 Kasım erken seçimlerinin aday sıralamasında birer sıra geri kaydırmak, ancak ‘siyasi intihar’ olarak yorumlana bilinirdi. Nitekim de öyle oldu.
2014 yerel seçimlerinde ateşten gömlek giyerek, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday olan Murat Taşer’e genel seçimlerde hak ettiği değer verilmedi. Murat Taşer, her ne kadar ‘kol kırılır yen içinde kalır’ düşüncesiyle hareket etse de; sevenleri ona yapılanı kabullenemedi. Yani MHP elinde ki birçok değerin kıymetini bilemediği gibi Murat Taşer gibi köklü bir isminde önemini kavrayamadı.
Hazır yeri gelmişken doğma büyüme Foçalı bir vatandaş olarak belirtmek isterim ki; 7 Haziran seçimlerinde eski belediye başkanımız, kıymetli ağabeyimiz Serdar Mersin’in MHP İzmir 2. bölge 7. sıradan aday gösterilmesi bizleri onure etmişti. Seçilemeyecek sırada olduğu halde bizleri onure edenleri onure etmek için gidip oylarımızı verdik. Ama 1 Kasım seçimlerinde Serdar Mersin’in son sıralara atılması bize yani Foça halkına hakaret niteliğindeydi, keşke hiç sıralamaya bile almasalardı, her halde bu kadar zorumuza gitmezdi.
Sizlerle paylaştığım bu birkaç anekdot İzmir ölçeğinde gözlemlediklerimiz, Türkiye genelinde daha başka hatalar yapıldı mı bilemeyiz.
Sözün özü bu yaşananların tezahürü 1 Kasım seçimlerinde MHP adına olumsuzlukla tecelli buldu. Zira alınan netice MHP’nin tüm Türkiye genelinde aynı hataları yaptığının ispatı değil mi?
Aliağa Haber / Foça Haber / Dikili Haber / Bergama Haber / Karşıyaka Haber/ Menemen Haber / İzmir
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.