NASIL BİR BAŞKAN İSTİYORUM?
Aliağa Haber / Ege Hakimiyet Gazetesi / Demokrat Foça Gazetesi / Günaydın Ege / Alfa Tivi
21 Mart 2014 Cuma 21:12
Eğer Yüce Yaradan bu toplumun “ elim kırılsaydı da buna oy vermeseydim!” nedâmetini dikkate alıp, “bundan sonra oy verirsem elim kopsun/kırılsın” yeminini dua kabul etseydi; Türkiye’de yaşayanların çoğu ilahi cezaya uğrayıp, elleri kopup, sağ kolu omzundan kopmuş, halk değimiyle “çona” gezerlerdi…
Ne ise; ben de İzmir’im için nasıl bir Büyükşehir belediye başkanı istediğimi belirteyim:
Önce, bana havası temiz, kaçak giren kömür’ün havasını kirletmediği, suyu arseniksiz bir İzmir’de yaşama şansı vermeli…
Yağmur yağdığında kirlenmeyen körfezimiz olmalı…
Ve de her yağmurda bizi sele mahkum etmemeli… Kano ya da sandal almak zorunda bırakmamalı…
Düzenli işleyen ulaşım ve birçok semte gidebileceğim metro ağının üç km’lik kısmını on yılda yapmamalı…
Bir yaz sezonunda iki kez kaldırımların taşlarını söküp, yerine yenilerini koymamalı…
Yapmakla görevli olduğu rutin hizmetleri bir lütûfmuş gibi ikide bir pişirip pişrip önüme sürmemeli…
Sarı puanlı engelli yolu yaptım diyerek bu yolun bir elektrik direğine toslamayanını yapmalı…
Kaldırımları işportacılarla, yolları seyyar satıcılarla, dükkan önleri ve Kemaraltı çarşısı çığırtkanlarla işgal edilmeyen bir İzmir yaratmalı…
Tozlu ve kirli yollar, dipleri köpekler tarafından dışkıyla beslenmiş bakımsız ağaçlar, çimleri kel kel olan bahçeler, tinercilerin mekanı olan parklar kaderimiz olmamalı…
İzmir’e izinsiz giren sebze ve meyveler daha İzmir’e girmeden engellendiği bir kent olmalı, İzmir!
Belediyenin taşeron işçileri Allah’ın kuru ayazında belediye önüne çadır kurup soğuktan titrememeli… işçi’nin ücreti alın teri kurumadan ödenmeli…
Belediye kadroları; yandaş ya da yoldaşlar tarafından doldurulmamalı…
Hâla gecekondu semtlerinin olduğu bir kent olmamalı…
Başkanım; hükümetle, kurumlarla, odalarla ve vatandaşla kavga etmemeli, bunlardan yararlanmalı…
İzmir kültürünü hemşehri derneklerine teslim edip yozlaştırmak yerine İzmir’in kendi kültürünü korumalı…
Şikayet etmemeli, başka belediyeler gibi kaynak yaratıp akıllıca yatırımlarla hizmet edebilmenin yol ve yöntemini bilmeli…
Su tüketiminden atıksu bedel+atıksu toplama bedeli+atık su def bedeli altında bir hizmete karşılık, bir koyundan üç post çıkarma yoluna gitmemeli…
Çimler üstünde, banklarda yatan, kahve ve kafe’lerde pinekleyen gençler için istihdam yaratmalı…
San’at ve zenaat’ın her dalını bir miras kabul edip ilgi göstermeli, yaşatılmasına yardımcı olmalı…
Meclisdeki muhalif eleştirilere müsamaha göstermeli, onlardan yararlanmayı bilmeli…
Başka ülkelerden ya da şehirlerden gelenler; İzmir’e girerken çirkinlikler yerine güzellikleri görüp gönlü açılmalı, mutlu olmalı…
Bir arabanın zorla geçmeye çalıştığı daracık, karmaşık ve yürümesi zor sokaklar yerine, ferah, temiz yollarda yürümeyi temin etmeli…
İnsanları şu’cu, bu’cu diye kategorize etmemeli… Kent’ göçü bir plân ve düzen içinde kabullenmeli…
Ufku dar olmamalı… çapulcuya, siyaseti meslek edinene prim vermemeli…
Yaptıkları yapacaklarının teminatı olmalı!
Bilgili, becerikli, pragmatik çözümler getirebilecek zekaya sahip olmalı ve de İZMİR’İ EGE İLE AKDENİZ’İN İNCİSİ YAPMALI…
Hadi İzmirli; şimdi sıra sende!
Ya, her zamanki gibi “sür gitsin!” diyeceksin!
Ya da değişim ve gelişim diyeceksin!
Karar bizim,senin,onun: hepizmizin…
Yaşayacak olan bizleriz! Ya yine kahırlanacağiz… ya da kaderimizi değiştireceğiz!
HERKES LÂYIK OLDUĞU ŞEKİLDE YÖNETİLİR!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.