MÜBADELE
Ruhi İyigün / Foça
30 Ocak 1923 tarihinde yeni bir ulus devleti kurmak isteyen Türkiye ve Yunanistan bu sorunun çözümünü, bir mübadele anlaşması yapmakta buldu.
İsmet İnönü ve Venizellos’un imzalamış oldukları bu anlaşma gereği, Anadolu’da yaşayan 1,5 milyon Rumla, Ege adaları ve Rumeli’de yaşayan 500 bin civarındaki Müslüman Türk’ün zorunlu olarak yer değiştireceklerdi.
İmzalanan bu anlaşma gereği her iki toplum, doğdukları topraklardan, köklerinden, mal varlıklarının büyük bir kısmını kaybederek ayrıldılar.
Sözlükler mübadeleyi, değişim, olarak belirtiyor yani, paranın, parayla, malın malla takası olarak belirtiyorlar, oysaki bu anlaşmayla insanın insanla, dinin, din ile değişimi yapılmaktaydı.
2 milyon civarındaki insan doğup büyüdükleri, vatan olarak bildikleri topraklardan, isteyip istemedikleri sorulmadan, zorunlu olarak yer değiştiriyorlardı.
Bu tarihimizde ilk kez görünen en büyük değişim, yani mübadele idi.
Tarihte yıllarca beraber yaşamış, benzer kültürden, ortak ezgilerden, yaşam şekillerinden kaynaklanan ve yakınlıkları olan bu iki toplumun adeta başında patladı.
Dostluk ve kardeşlik duyguları ile yaşamak yerine düşmanlık ve nefreti egemen kılmaya çalışanların istekleri oldu.
Yıkıma yol açan olaya ne Anadolu Rumları ne de Yunanistan’da yaşayan Müslüman Türkler sebep oldu.
Emperyalist devletlerin çıkarcı politikaları her iki halkın başına patladı, sonrası göç, varlığın yokluğa dönüşmesi ve iki vatan yorgunu insanlar.
Mübadelede Foça’ya yerleşen Limni mübadili yaşlı bir teyzemizin söylediklerini manidar buluyorum…
Biz adada altın kaşıkla yemek yerdik, bura da tahta kaşığı bile bulamadık…
Varlığın, yokluğa dönüşmesi bundan güzel anlatılabilir mi?
Mübadiller, yani vatanlarından sürülenler, vatanlarını ve köklerini hiç unutmadılar, kuşaklar boyu çocuklarını, torunlarını, eski vatan hikayeleri ile büyüttüler.
Her insan doğduğu yeri arar.
Anasının, babasının memleketini, çocukluğunun geçtiği yerleri özler, aklı hep orada kalır, ne kadar büyürse büyüsün akılda hep orası yani doğduğu, vatan bildiği topraklarda kalır.
1. kuşak Limni adası mübadili Haydar Koç, vatan özlemini şöyle anlatıyor; Lera da vardı evimiz, Lapat’ta vardı bağımız, yanıyor burada bağırımız.
14 Mayıs 1924 günü akşamı Limni adası Myrina iskelesinden mübadilleri Foça’ya getirmek üzere hareket eden Kırzade isimli geminin güvertesinden yaşlı gözlerle, son kez vatanına bakmakta olan Alikaların Fatma hanımının hıçkırarak söylediği… Mirina… Mirina… yetim kalası… taşını, toprağını Kemal alası.
Çaresizlik ve umut.
Mübadele ile yaşananlar, çok ama çok büyük bir acı…
Ve o acı unutulmamalı.
Unutarak bir yere varılmadığı çok iyi biliniyor.
Mübadeleden, günümüzde yaşanan mübadele acılarından çıkan özet şudur: Ne birlikte yaşananlar unutuldu, ne de insanların doğduğu topraklara özlemi bitti. Hala mı? Evet hala daha! evet bugün de hala !!!!!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.