SOSYAL MEDYA VE TERÖR
Hasan Eser / Yeni Vizyon Gazetesi
Eski dostların birbirlerini yeniden bulması, insan ilişkilerini güçlendirmesi ve bilgi paylaşımı noktasında önemli bir misyon üstelenen sosyal medyanın amacı dışında kullanılmasını üzüntü ile karşılıyorum.
Özellikle son dönemde saygısızlığın, küfrün, hakaretin, saçmalığın biri bin para sosyal medyada…
İşte bu noktadan yola çıkarak ülkemizde bazı güçler tarafından ciddi bir algı operasyonu yürütüldüğüne inanıyorum toplum üzerinde…
Bugünlerde tabir yerindeyse topluma kin, nefret, öfke ve saldırganlık içgüdüleri pompalanıyor.
Gizli bir el tarafından önceden hazırlanan 25. Kare içerikli subliminal fotoğraf ve videolar büyük bir ustalıkla sosyal medyaya servis ediliyor.
Malumunuz olduğu üzere; okumayan, dinlemeyen, araştırmayan ve her şeye ön yargıyla yaklaşan Türk toplumunda bazı bireylerinin tek bir amacı var; kendisiyle aynı siyasi görüşte olmayanların siyasi hareketini yıpratmak…
Bunun içindir ki kimse paylaşımlarını yeterince sorgulamıyor. Birey, toplumu kutuplaştırmak için hazırlanan paylaşımları güya siyasi düşüncesine karşıt olan kesime zarar vermek için paylaşıyor. Bunu kendine görev addediyor. Kendince siyaset yaptığını düşünüyor. Hâlbuki onlar birilerinin ekmeğine yağ sürdüğünün farkında bile değiller.
Hiç kimse kusura bakmasın ama…
Sosyal medya üzerinden hamasi paylaşımlarda bulunarak milliyetçilik, profil sayfasına T.C. yazmakla Atatürkçülük, sakallı şerif fotoğrafıyla muhafazakarlık, içi boş söylemlerle de özgürlükçü ve sosyal demokrat olunmaz. Olunursa da adı gibi sanal olur, yani hikayenin içinde küçük bir sahnede rol alan figüran olmaktan öte gidemez.
Bugün milliyetçilik üzerine yazıyorum, ancak önümüzde ki günlerde sosyal medya muhafazakarlarını, Atatürkçülerini ve sosyal demokratlarını da mutlaka kaleme alacağımı belirtmek isterim.
Milliyetçilik noktasında çok enteresan bir ülkede yaşıyoruz. Aslına bakarsanız; askerlik yapmamak için kendini okuyor gösterenlerin, ‘yeter ki iktidar değişsin’ diyerek terör örgütünün siyasi uzantısı olan HDP’ye oy verenlerin, şahsi ikbali adına anneleri yaşında ki kadınlarla evlenip gideceği yabancı ülkenin vatandaşlığına geçmeyi hayal edenlerin ve 2 duble içtikten sonra; ‘Orta doğudaki savaş Türkiye’ye sıçrarsa ben bir dakika durmam Yunanistan'a geçerim’ diyebilenlerin yaşadığı bir ülkede toplumsal milliyetçilikten ne kadar söz edebiliriz ki?
Zira Gazi Mustafa Kemal’in kurduğu rejimi değiştirmek isteyenlerin yüzde 41, Genel Başkanı ‘Ne mutlu Türküm diyene’ diyemeyen sözde Atatürkçü partinin yüzde 25, Türk milliyetçisi bir partinin ise Kürt milliyetçisi bir partiyle eşit sayıda milletvekili çıkardığı Türkiye’de sözün bittiği yerde değil miyiz?
Her neyse biz gerçek konumuz sosyal medyaya geri dönelim. Her yeri geldiğinde söylüyorum; siyaset uzlaşma ve insanları ikna etme sanatıdır. Siyaset, sosyal medya üzerinden karşılıklı hakaretler ederek, iftiralarda bulunarak yapılmaz, yapılmamalıdır.
Öte yandan yine özellikle son dönemde vahşet fotoğraflarına şahit oluyorum sosyal medyada…
Örneğin son günlerde; PKK’lı olduğu belirtilen bir gencin Türk bayrağımızı ayaklarınla çiğnerken çektirdiği bir fotoğraf ile birlikte yine aynı kişinin paramparça edilmiş kanlar içinde ki bir fotoğrafı paylaşılıyor sosyal medyada…
Şanlı Türk bayrağımızı çiğneme cüretinde bulunan söz konusu şahısın hak ettiği cezayı bulması gerçekten gurur verici…
Ancak bu tür paylaşımların sosyal medyaya servis edilmesi de bir o kadar düşündürücü değil mi?
Türk bayrağını çiğneyen, sonrada kolu bacağı kopan bir şahsın her iki fotoğrafını da acaba kim çekmiş ve sosyal medyaya kim servis etmiş olabilir?
Ben, son günlerde artış gösteren bu tür paylaşımların terör örgütü tarafından bilinçli olarak sosyal medyaya servis edildiğine inanıyorum.
Burada örgütün amacı kendi saflarını sıklaştırmak, taraftar toplamak, toplumu iyice kutuplaştırmak, insanları birbirine düşürmek ve aleni bir iç savaşa zemin hazırlamak olsa gerek…
PKK’lıların parçalanmış ceset fotoğrafları sosyal medyada bize gurur verirken, diğer taraftan da ülkede Kürt milliyetçiliğini körüklüyor ve intikam duygusunu aşılıyor.
Evrensel bir yapıya sahip olan sosyal medyada yapılan tüm bu paylaşımlar Türkiye'nin imajını zedeliyor. Kendi elimizle yaptığımız kötü reklamlardan ötürü başta turizm olmak üzere sayısız sektör büyük zarar görüyor.
Türkiye Muz Cumhuriyeti değildir. Terörle mücadele konusunda görev yapan kolluk kuvvetlerine ve güçlü bir ordu’ya sahiptir. Yani terörle mücadele sosyal medyada paylaşımlar yapmakla olmaz.
Eğer bizim sosyal medya üzerinden yapacağımız paylaşımlar ile terör bitecekse, ben saat başı paylaşım yapmaya hazırım.
Müspet ya da menfi yaptığımız her paylaşım terör örgütünün dolaylı olarak işine yarıyor.
Bu noktada bize asıl düşen görev; “Vatana kurban olsun” şiarıyla evladını kınalayarak Çanakkale’ye gönderen anaların kemiklerini sızlatmamaktır. “Vatan için bir değil bin evladım feda olsun” diyebilmektir. Canları pahasına terörle mücadele eden kuvvetlerimizin duacısı olmaktır. Vatanı korumak uğruna şehit düşen aslanlarımızla gurur duymak ve seferberlik olması durumunda görevden hiçbir zaman kaçmamaktır.
Amma ve lakin bizler güneydoğu’ya gönderilmek üzere Foça gibi batıda ki birliklerde yetiştirilen Mehmetçiklerin hafta sonu çarşıya çıkmasından bile rahatsız olan bir toplumuz.
Aslında bu ve buna benzer öyle çelişkiler yaşanıyor ki ülkemizde, hepsini bir makalede anlatmak namümkün…
Neyse daha fazla derinlere inmeden biz yine konumuza devam edelim.
Bilindiği üzere terör örgütü kalleşçe, hunharca, adice eylemler yaparak Türkiye'nin huzurunu bozmaya ve ülkede kaos ortamı yaratmaya çalışıyor.
Sosyal medya ile birlikte bir kısım yazılı ve görsel basında da yapılan propaganda vari haberlerde terör örgütünün reklamını yapmaktan geri durmuyor.
‘Kalabalık mekanlara gitmeyin’ diyerek insanlara korku salan ve ekonomiyi adeta baltalamaya çalışan bir kısım medya bu şiarıyla örgütü toplum nezdinde güçlü, devleti ise aciz göstermeye çalışıyor.
Türkiye bugüne kadar on binlerce şehit verdi. Halen vermeye de devam ediyor. Biz beklide dünyanın en güzel coğrafyasına sahip olan Türkiye gibi emsali olmayan bir vatana sahip olmanın bedelini ödüyoruz. (tıpkı Osmanlı gibi)
Tarihinde 3 Kıtaya hükmetmiş evrensel bir imparatorluğun küllerinden doğan Türkiye Cumhuriyeti’nin yükselişinden rahatsızlık duyan, Türkiye’yi her daim tehdit olarak gören bir dünya var karşımızda…
Terör örgütü de o dünyanın dışarıdan besleyip üzerimize saldığı bir grup fedaiden öte değil…
İlk defa çocukluk yıllarımda okuduğum Atatürk’ün gençliğe hitabesini bugün daha iyi anlıyorum. Atatürk, “İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır” derken, 7 düvele karşı verilen Milli mücadelenin zaferle nihayet bulmasının her şeyin sonu olmadığının mesajını vermek istemiş aslında bizlere…
Farkındayım çok uzun bir yazı oldu, ama konu konuyu açıyor işte…
Yerel yönetimlerin kimi şehitlere saygıdan, kimi ise korkudan sosyal etkinliklerini iptal ediyor bugünlerde...
Doğrumu yanlış mı? Göreceli ve tartışmaya açık bir konu bu…
‘Tepki alacağımı bilerek’ ifade etmek isterim ki; günlük yaşantımızdan vazgeçip, olağanüstü hal durumuna geçmek terör örgütünü amacına hizmet etmek demektir.
Çünkü ülkede kaotik bir ortam yaratmaya çalışan terör örgütü, halkımızın huzurunu ve neşesini kaçırdıkça moral bulmaktadır.
Tarihte savaş zamanlarında bile halkın moralini yüksek tutmak için çeşitli sosyal etkinlikler düzenlenirken, günümüzde ise önceden planlanan etkinlikler iptal edilmekte ve iptal edilmeyenlerde ayıplanmaktadır.
Hiç unutmuyorum 2012 yılında Cudi Dağı’nda vuku bulan bir operasyonda şehit düşen özel harekat polislerimizden birinin eşi, İzmir’de düzenlenen cenaze töreninde şöyle haykırmıştı: "Kocamın başında ağlamayın, şerefsizleri sevindirmeyin"
Evet, ağlamak terörle mücadele de bir zayıflık göstergesidir. Eşi şehit olan yürekli kadının dediği gibi; bizler hainleri sevindirmemeliyiz.
Elbette şehitlerimizin yasını tutacağız, dualarımızı onlardan eksik etmeyeceğiz ve onlarla her zaman gurur duyacağız. İstikbalde onların yerine geçecek, tıpkı onlar gibi gözünü kırpmadan vatan için canını feda edebilecek yürekli evlatlar yetiştireceğiz. Kinimizi, öfkemizi ağlayarak ve üzerinden siyaset yaparak değil, daha güçlü bir Türkiye için daha çok çalışarak ve dik durarak beslemeliyiz.
Toplum olarak şehitlerimize sosyal medya üzerinden sözde değil, yürekten özde sahip çıkmalıyız.
Kaldı ki ‘Şehitler Ölmez’ sözü tesadüfen söylenmiş bir söz değildir. Bu ifade Kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’in ayetlerinde yer almaktadır. Ayrıca Peygamber Efendimiz HZ. Muhammed (s.a.v.) “Şehitlere ağlamayınız, şehitler ölü değil, diriler, canlıdırlar ve Cennet hayatındalar” diye buyurmuştur.
Uzun yazının kısası bir kez daha yineliyorum birileri ülkemizde ciddi bir şekilde algı operasyonu yürütüyor ve bizde bu operasyona sosyal medya üzerinden dolaylı olarak hizmet ediyoruz.
Yeni Vizyon Gazetesi / Aliağa Haber / Foça Haber / Dikili Haber / Bergama Haber / Dikili Haber/ Menemen Haber / İzmir Haber
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.